8 Temmuz 2010 Perşembe

Kars'ta, yüzü batıya dönük bir ailenin 1936 ile yoğunlaşan nüfus hareketlerine farklı bir bakış ve 75 yıl önce bugün bir çocuk doğdu; İlk yazı

İnsanlar da öteki canlılar gibi doğar, büyür, yaşar ve ölürler. Toplumlar, devletler de böyledir.

Bugün, yetmiş beş yıl önce bugün milyonlarca anneden birisi, yanda fotoğrafı görülen anne dünyanın bir yerinde doğum yaptı.

Ebe hanım odadan dışarıya çıktı ve 'Bir oğlu oldu,' dedi.

Dünyanın herhangi bir fiziki coğrafyasında doğsa da insan, püf noktası şuradaydı! Bu doğum öncesinde ve doğum sırasında Türkçe konuşuldu ve Türkçe işitildi bu evde.

Bir anne ve babadan olmak ve bir yerde doğmak.. bu yeter mi? Yetmez! Bu tanım eksiktir. Neden?

İnsanların öteki canlılardan bir farkı şudur. Şöyle ki, doğum yerini salt fiziki coğrafya olarak belirtme, o kişi için eksik bir tanım olur.

Değişmesi zorluk veren dil coğrafyası var insanlar için yeryüzünde. Buna dil coğrafyası yerine, dil doğası diyelim isterseniz.

Daha teknik bir tanımlama ile düşünce dili, yazım dili demek doğrudur; anadil demek yerine.

Evet söz konusu bu anne 'Türkçe’den başka dil bilmiyordu. Fotoğraf 1936'nın Nisan-Mayıs ayları Sarıkamış'ta çekildi. Doğum 8 Temmuz. Anne bu fotoğraf çekildiğinde 20 yaşlarındadır. Latin abecesi öncesi, Arap abecesi ile 8 yıllık bir okuldan mezun oldu.

Bu genç bayanın ailesi ile varoluştuğu bölge 45 yıl Çarlık Rusya toprakları içindeki haritada yer aldı. Bölgede resmi dil Rusça olduğu halde, bu bölgenin insanlarına Rusça okuma yazma zorlanmadı.

Ekim 1917 Bolşevik Devrimi ile geriye çekilen Rus Ordusu sonrası, bu bölge de Türkiye sınırları içinde kaldı.

Evet! Burada söz konusu bu anne Arap Abecesi ile Türkçe okuma yazma biliyordu. Metaforları, deyimleri, atasözleri, mani ve ezgileriyle Kars Platosu'nda bir dil ırmağı olan Türkçe bu anne için ilk algı, kavrama ve düşünce dili oldu.

Kısacası 'Türkçe’den başka dil bilmiyordu bu anne. Bu ailede temel konuşma ve yazım dili doğası ile 8 Temmuz 1936'da dünyaya getireceği ilk çocuğun da, dünyaya açılması için Türkçe temel anahtar oldu.

Demek ki bu çocuk her şeyi Türkçe (sentaks-syntax) sözdizini kulvarında bir algı ile kavradı ve fakat neresi olursa olsun, herhangi fiziki bir coğrafyada doğdu.

Her insan herhangi bir dil doğası içine doğar. Buna dil aurası da diyebiliriz. Anne baba kadar belki onlardan da etkili olan bir yapılanmadır bu.

Sözlü dil, yazı dili ya da yazılı dil. İnsanı yapılandıran nedir diye sorulduğunda, derim ki içine doğduğu dil aurası.. işte bu, insanı düşünme metaforları ile dil/insan bağlamı içinde yeniden yapar, kurar ve yaratır.

Değerli İzleyici,

Dil, her insanı anne ve baba’dan daha çok etki altına alır. Dil, insanın üstünden söküp atamadığı bir prangadır, deyin siz isterseniz.

Ben, bireyin doğduğu dil doğası için ölünceye dek süren birlik, şöyle ki insanın bellek evreninde ömür boyu akıp giden yaşam ırmağıdır derim.

Bu anlamda dil, insanın anne ve babasından daha kuvvetli ve yaşam boyu süren ve hiç silinmeyen tıpkı bir labirent gibi derin bir bağımlılık olur.

Kars Platosu, Sarıkamış'ta yüzü batıya dönük bir ailenin, fotoğrafta gördüğümüz en genç bireyinin 8 Temmuz 1936'da ilk çocuğu oldu. Evet! 75 yıl önce bugün bir çocuk doğdu. (SÜRECEK)

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 8 Temmuz 2010, Stockholm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder