13 Temmuz 2010 Salı

Kars Platosu, 1936 ile yoğunlaşan nüfus hareketlerine farklı bir açıdan bakış, 1893 doğumlu Fettah Bey ve annesi; Beşinci yazı

Daha 1920’ye gelmeden ailenin çekici gücü, lokomotifi olan Fettah Bey’in oluşum evrelerini de içeren genç dönem arkaplanına bakmadan edemiyoruz.

Fettah Bey’i varoluşturan ve aileye ve topluma hazırlayan hem çevrede hem de evlilik önceleri çekirdek ailede, daha sonra evliliklerle büyük ailede, karizmatik önderliğinin temelini sağlayan esaslı eğitimi ve buna dayalı sosyal koşulların bu kişiliğe hazırladığı olağanüstü öğeleri görelim. Bunlar nelerdir?

Bireylerin varoluştukları koşullardaki zorluklarla ya da haksız rekabetlerin öne çıktığı durumlarda her bireyin elde edemediği, ‘üst ögeler’ de diyebiliriz buna. Kimi insan yarışa geriden başlar ya da hiç başlayamaz durumda kalır.

Kardeşler arasında göreceli bir durum; örnekse fotoğrafta görülen Fettah Bey'in oğulları...

Buradaki dört erkek kardeş arasında eşit bir başlama noktası, eşit kulvarlarda başat bir rekabet çıtası sağladı mı Fettah Bey, diye düşünebiliriz. Mahbube Hanım, arkadan gelen öteki çocuklarına da okuma eşitliği sundu mu?

Mahbube Hanım'ı haklı olarak idolleştiren bir durumla karşı karşıyayız. Modern anne/babaların bir görevi, her çocuktaki farklı yeteneğin ortaya çıkmasına ve gelişmesine destek vermektir. Pek çok anne ve babanın göremediği bu gerçeği Mahbube Hanım olası ki Fettah Bey'de görmüş olmalı. Bunu kanıtlayan sözleri işitiyoruz.

"Ninem (Mahbube Hanım) fevkalade ileriyi gören bir Osmanlı kadını.. Rus okulu açılınca rahmetli ninem babamı okula gönderiyor. Babam, Bardız Rus ilkokulunu bitiriyor. Öğleden önce Osmanlıca, öğleden sonra Rusça. Rus okulunu Bardız’da iki kişi okuyor, birisi babam. Karahamza’da ortaokul var. Sarıkamış yakın, ninem babamı oraya gönderip ortaokulda okutturuyor, ortaokuldan mezun oluyor.“ (Bünyan, 24 Temmuz 2008)

Görüleceği gibi, Keramettin Bey, her tanımlamasında, "ninem babamı okula gönderiyor," vurgusunu yapıyor. Şerif Bey'den hiç söz edilmiyor.

Temel yapıya dayalı bu ‘üst ögeleri’ bize sunacak olan baba Şerif Efendi ve anne Mahbube Hanım konusunda çok fazla belge ve bilgi yok elimizde. Fotoğraf yok. Bununla birlikte Mahbube Hanım modern bir anne gibi ilk oğlu Fettah Bey için aile olanaklarını seferber etmiş. Neden?

Anadili/yaşam dili olarak Türkçe ile birlikte, "öğleden önce Osmanlıca, öğleden sonra Rusça,' Fettah Bey'in arkaplanında bir omurga olarak onu hem ötekilerden öne çıkarıyor, hem de önde tutuyor.

İkinci el bilgilerde baba Şerif Efendi’nin çevreye verdiği genel izlenimler var. Eşi Mahbube Hanım’ın sert karakterine karşılık, bu aile reisinin gürültüsüz patırtısız kişiliği ve yumuşak başlılığı ile çekirdek ailede denge ögesi ve bir uzlaşma kültürü yanlısı olduğunu öğreniyoruz.

En azından uzlaşma kültürü temeli var. Anlatılara baktığımızda eşi Mahbube Hanım’la süren uzun yaşamında, uzlaşmacılığı ile bu çekirdek ailenin 1920’lere birlik içinde ulaşması sağlanmış ve bu birlik büyük aile olarak Sarıkamış 1936 fotoğrafı gündemine dek sürmüş.

Uzlaşmacılığını iki ayrı eksende alabiliriz. BİR; sert mizaçlı ve ileriye doğru yüksek atlama çıtası olan, yaşamsal gelişme ve ilerleme beklentileri yüksek eşi, Mahbube Hanım ile tasada kıvançta Şerif Efendi’nin ortak bir çizgiyi denge içinde tutturması.

İKİ; Mahbube Hanım’da görülen gelişme ve ilerleme beklentilerine koşut yetişme, eğitim koşulları ile ailede daha çok erken, 17 yaşlarında önder konuma gelen Fettah Bey ile uzlaşmacılığı... Bir baba olduğu halde hem eşi ile hem de oğlu ile uzlaşmadaki başarısı...

İlk başlarda birlik ve beraberlik doğrultusunda ilerleyen Mahbube Hanım ile Fettah Bey gerçekliği ilerleme açısından olumludur ve Şerif Efendi karakteri ile gözlemlediğimiz bu olgu bir uzlaşmacıktır.

Bu açıdan; Fettah Bey iki kulvarda örecektir kişiliğini. BİR; baba Şerif Efendi’den kalıt uzlaşma kültürü. İKİ; anne Mahbube Hanım’da görülen gelişme ve ilerleme beklentileri ile oluşan dinamikler...

Bu ikili durum, Fettah Bey’i bir yere dek uzun süre ayakta tutacaktır. Anne Mahbube Hanım ile Fettah Bey’in ileriye dönük beklentilerde uzlaşma zorluklarının başlangıcını, 1920'lerde evlilikle ortaya çıkan ayrışmada görebiliyoruz.

Bu ayrışma yıllar ilerledikçe derinleşir. Kızları evlenip giden, eşi Şerif Efendi'yi yitiren, ileriye dönük talepleri yüksek Mahbube Hanım ne yapacak?

Türkçe, Osmanlıca, Rusça okuyup yazma zorluklarını, anne Mahbube Hanım’ın okuma ve öğrenmedeki kararlı ısrarı ile başaran Fettah Bey’in yükseliş evresine bakınca arkaplanda Mahbube Hanım’ın istikrarlı bir çizgide yükselen kazanma ve başarma karakterini görüyor ve bunu Fettah Bey olgusu üzerinde etkileriyle izliyoruz.

Tarihte bu denli güçlü istençle yola çıkan anneler ve eşler vardır. Fettah Bey neden önemli, sorusuna yanıt ararken bu açıdan örnekler de verebiliriz. Abartılı olsalar bile burada örnek diye sunacağımız anneler var.

İleriye dönük beklentileri güçlü annelerin oğullar üzerinden iktidara tırmanış öyküleri, her yerde vardır ve her sosyal tabakada görülür. Bunlar gerçekleşir ya da gerçekleşmez.

Anne Mahbube Hanım'ı da beklentileri güçlü, başarı çıtasını okuma ve aydınlanma yönünde daha o yıllarda istençle yükselten ve sonuç olarak ne için ne istediğini bilen annelerin arasında görüyoruz.

Tıpkı Firavun III Amenhotep’in eşi ve Akhenaton'un annesi Kraliçe Tiye gibi, tıpkı Başkan Kennedy'nin annesi Rose Fitzgerald Kennedy gibi, kadınlarda 'alfa' olma özelliklerini “yükselen aile” motivasyonunda kullanan bir cevher var onda da.

Şöyle ki 1936 tarihli fotoğrafın arkasında gölgede kalmış olsa bile ailenin o koşullarda varoluşmasını sağlayan esastan bir güç kaynağı olmuştur Mahbube Hanım (SÜRECEK)

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 13 Temmuz 2010, Stockholm

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Kars Platosu, 1893 doğumlu Fettah Bey ve bir ailenin 1936 ile yoğunlaşan nüfus hareketlerine farklı bir açıdan bakış ; Dördüncü yazı

1893 doğumlu Fettah Bey ve ailesi konusuna objektifimizi biraz daha yaklaştırıyoruz. 8 Temmuz 1936’da doğan bir çocukla ve 1936'da çekilmiş bir aile fotoğrafını kendisine temel alarak bu blog yayını başladı. Blog çıkış noktası bu denli açık olmakla birlikte Fettah Bey neden önemli? Bu satırların yazarı da kendisine bunu soruyor!

Pek çok nedenle önemli. Başa dönelim! Geçen yüzyılın başları ve ardılı ilk yirmi yıl salt bu aile için değil, o bölge için de belirsizlik rüzgarları ile ayakta kalan insanların yitik tarihi oldu. Elimizde ikinci el anlatılar var.

Mahbube Hanım ve Şerif Efendi ile 1890’lı yıllarla oluşan ve 1920 başlarına dek çekirdek özelliğini koruyan bir aile var karşımızda. Beş kardeş, üç kız, iki erkek, en büyükleri (1893) Fettah Bey.

Fettah Bey ardılı dört kardeş ikişer yıl ara ile 1903, bilemediniz 1905 ya da arada ölen çocuklar varsa 1910'a dek çocukların doğum yılları sıralanmalı değil mi? En küçük kız kardeşin doğum yılının 1915 sonrası olduğunu biliyoruz.

1877-78 Osmanlı-Rus savaşları ile bu bölgenin Çarlık Rusya sınırları içinde kaldığını ve bu çekirdek ailenin de bu sınırlar içinde ortaya çıktığını biliyoruz. Kim bu insanlar ve nereden geldiler? Bunu sorma hakkımız yok mu?

Salt Rönesans çağı portre görselliği çağrışımına değil, yüzyılın ikinci çeyreğinde, Kars Platosu ile yüzü batıya dönük bu çekirdek ailenin nüfus hareketleri imgelemine de fazla yorum katmadan bu büyük fotoğrafa evet, bu büyük fotoğrafa bir kez daha birlikte bakalım.

Çarlık Rus toprakları sınırları içinde bulunduğundan ötürü, 1915 diye bilinen “tehcir” olayının bu bölgede yaşanmadığını önümüze gelen anlatılardan biliyoruz. Fettah Bey konusunda bildiğimiz bir başka şey daha var. 21 Mart 2010 tarihli, http://karstekinsonmez.blogspot.com/ Keramettin Bey ile olan (Bünyan, Kayseri 2008) söyleşiden şunları da öğreniyoruz:

“1877-78 Osmanlı Rus savaşından sonra Kars Ardahan ve Batum şehirleri Rusya’ya veriliyor. Sınır Bardız’ın yarım saat batısında, Hanas’la Bardız arasından geçiyor. Bardız, Göreşken, Zakim.. yani bizimkiler Ruslarda kalıyor. Ruslar öyle bir yönetim sergiliyorlar ki yatırım olarak, asimile etmek için Türk halkına, müslüman halka çok iyi davranıyorlar. Askere almıyorlar, vergi almıyorlar, ormandan çok fevkalade rahatlıkla istifade etmelerini sağlıyorlar. Okullarda Osmanlıcayı aynı zamanda Rusçayı okutuyorlar. Babam medresede okumuş, Osmanlıcayı eski Türkçeyi çok iyi biliyor.”

“Rus okulu açılınca rahmetli ninem (Mahbube Hanım) babamı okula gönderiyor. Babam, Bardız Rus ilkokulunu bitiriyor. Öğleden önce Osmanlıca, öğleden sonra Rusça. Rus okulunu Bardız’da iki kişi okuyor, birisi babam. Karahamza’da ortaokul var. Sarıkmış yakın, ninem (Mahbube Hanım) babamı oraya gönderip ortaokulda okutturuyor, ortaokuldan mezun oluyor. Ninem (Mahbube Hanım) fevkalade ileriyi gören bir Osmanlı kadını.. babam Rusça öğreniyor. Karahamza Rus Ortaokulunu bitirdiği zaman 16-17 yaşlarında.. “ (Bünyan, 24 Temmuz 2008)

Buraya dek olanlar Fettah Bey yaşam öyküsü açısından doğal ilerliyor.

Fettah Bey ardılı dört kardeş ikişer yıl arayla 1905’lere dek doğum yılları sıralanma kurgusuna burada bir daha göz atalım. Mezar taşı doğum yılı hesabına göre, Fettah Bey 1910 sıralarında 16-17 yaşlarındadır.

Fatma, Münire, Maksut, Şaziye bu dört kardeşin doğum yılları ve Fettah Bey'in
1914 - 1917 yılları arasında Ruslar tarafından Nargin Adası’nda esir ediliş yılları arasında kronolojik boşluklar var.

Anlatıda iz sürüyoruz. “O sırada Oltu Mutasarrıfı Ziya Bey’le tanışıyorlar. 1914 Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce Ziya Bey babama haber gönderiyor. ‘Fettah Bey sen orada gizli bir cemiyet kur,’ diyor.

Bu bilgiye göre, “gizli cemiyet” kurduğu savı ile "914'lerde esir edilen Fettah Bey'in geriye dönüş yılının kesinlik kazanmasıyla bu kronolojik boşluklar kapanacaktır.

Durum böyle olunca, Şaziye Hanım 1936 tarihli ve ilk çocuğuna hamile olduğu bilinen bu fotoğrafta yaklaşık bir varsayımla 18-19 yaşlarındadır ve geride iki çocuk bırakarak 24 yıllık bir yaşam sonrası bu dünyadan ayrılmıştır. (SÜRECEK)

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 12 Temmuz 2010, Stockholm

11 Temmuz 2010 Pazar

Sarıkamış'ta yüzü Batı'ya dönük bir ailenin 1936 ile yoğunlaşan nüfus hareketlerine farklı bir açıdan bakış ve 1936'da bir aile; Üçüncü yazı

Yetmiş beş yıl önce, milyonlarca çocuk gibi (1938, yandaki fotoğrafta görülen) bir çocuk 8 Temmuz 1936'da doğdu.

Fakat bundan önce söz konusu olan çekirdek bir aile ve karizmatik kişiliği ile tanımamız gereken Fettah Bey var.

Ortadaki bayan, yanlarında tuttuğu dört oğul ile öndeki kız çocuğunun babası, hemen sağ arkada köstekli saatiyle ayakta duran Fettah Bey'in eşidir.

Karizmatik kişiliği ve üstelik çok erken yıllarda üstlendiği rol ile Fettah Bey, yazılmamış bir romanın temel bireyi ve yapılmamış bir filmin baş aktörü sayılabilir.

Fettah Bey, üstlendiği rol ile ve aile içinde tümü de Türkçe iletişim dili olan öteki bireylere dağıttığı rollerle bu çekirdek ailenin doruk kişisi.

Fakat en küçük kız kardeşinin evliliği konusunda rol dağılımı yapamadı ilk kez Fettah Bey.

Fotoğrafta objektife bakmayan genç adam, son dakikada koşarak Fettah Bey'in omzuna sokuldu. Fakat orası doluydu.

Küçük kardeş, Maksut Bey'in sol yanından fotoğrafa soluk soluğa girdi genç adam. Böylece, 8 Temmuz 1936'da doğan çocuğun da dayısı olabildi Fettah Bey.

Şimdi, öykünün başına dönmeye gerek var mı? Sağ köşede oturan ince, narin genç bayan 1936'da çekilmiş aile fotoğrafında görüldüğü gibi anne olacağını biliyor. Bilemediği şeyler de var.

Bilemediği konuları da burada izleyeceğiz. İlk yazıdan buraya doğru görüleceği gibi burada merkez olan bir çocuk üzerinden bir aile temeli de ortaya çıkacak.

Anne ve baba hayattayken, beş kardeşin tümünün de bekar olduğu yıllarla başlayan bu çekirdek ailenin öyküsü, bir yanı ile 8 Temmuz 1936'da doğacak çocuğun da 1936- 1942 yıllarını kapsayan doğrudan doğruya bireylik öyküsüdür.

Çünkü 8 Temmuz 1936'da doğan çocuk, 1942 yılına dek, baba tarafından hiç kimseyi tanımadı ve onların yaşamı içinde yer almadı. Öykü ilerledikçe daha fazlasını izleyeceğiz.

Bu genç bayanın ailesi ile varoluştuğu bölgeyi konu ilerledikçe yakından irdeleyeceğiz. Söz konusu çekirdek ailenin (1878- 1917,18) 40 yıl Çarlık Rusya toprakları içindeki haritada yer alan bir coğrafyada doğup yaşadıklarını biliyoruz.

Fettah Bey ve ailesine objektifimizi biraz daha yaklaştıralım. Yandaki fotoğrafta Fettah Bey 43 yaşındadır ve altı çocuk babasıdır. Fettah Bey resmi kayıtlara göre 1893'te ailenin ilk çocuğu olarak bu bölgede doğdu. 1910 yılı ya da 1914 yılı dolaylarında, Çarlık Rusya yönetimi aleyhindeki faaliyetleri nedeniyle, babası ile birlikte tutuklandı ne Nargin Adası'na gönderildi. Ekim 1917 Bolşevik Devrimi ile bu bölgeden askeri birliklerini çeken Sovyetler Birliği Rusya, Nargin Adası'nı da boşalttı. Fakat elimizde ikinci el öyküler var.

1936 yılına tarihlenmiş fotoğrafta, dört erkek kardeşten sol ayakta duran (annesi Emine Hanım'ın sağında fotoğrafta 8 yaşındadır) Keramettin (1928 doğ) Bey'in (sağdaki küçük fotoğraf) anlattığı öykü de var.

Şerif Efendi ve çevresindeki birkaç kişi ile (Kurban Amca da) birlikte Fettah Bey'in 1917'den kısa bir süre önce Nargin Adası'ndan kaçış öyküleri araştırmaya değer. Keramettin Bey'in anlatısına göre, "Kafkas Orduları Komutan'nın kızı" ile Fettah Bey'in Nargin Adası'dan kaçış öyküsünde bir romans var ve evlenme sözü öyküsü var.

Sürgünlük evresinde aileyi Mahbube Ninenin (anneleri) yönettiğini biliyoruz.

Bilemediklerimiz de var. Büyük bir olasılıkla Fettah Bey ve babası Şerif Efendi, Nargin Adası'na sürülmeden önce bu ailede son iki ya da son kız çocuğu henüz doğmamıştı. Nargin Adası öyküsünün ne kadar sürdüğünü bilmiyoruz.

Bildiğimiz şeyler var. 8 Temmuz 1936'da doğan çocuğun annesi... Bu anne doğum ve kısa yaşam yılları olarak, 1917 barışı ile Nargin Adası'ndan geriye dönen babanın son çocuğudur.

Fettah Bey'in (grup fotoğrafda bulunmayan) ilk kızının (Soyaile başkanı Ahmet Raci Göktaş'ın annesi) 1922 doğumlu olduğunu biliyoruz.

Bir önceki bölümde, büyük fotoğrafla gördüğümüz manzara, bu ailenin yükselişle doruk yaptığı bir yıldır. Çözülüş de bu yılla başlayacak. (SÜRECEK)

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 11 Temmuz 2010, Stockholm

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Sarıkamış'ta yüzü Batı'ya dönük bir ailenin 1936 ile yoğunlaşan nüfus hareketlerine farklı bir açıdan bakış ve 1936'da bir aile; İkinci yazı

Kars Platosu, Sarıkamış'ta yüzü batıya dönük bir ailenin, fotoğrafta gördüğümüz en genç bireyinin 8 Temmuz 1936'da ilk çocuğu oldu. Evet! 75 yıl önce bir çocuk doğdu.

Eşi, hemen yanıbaşında fotoğrafta objektife bakmayan tek kişi olarak 8 Temmuz 1936 günü doğum yapacak annenin arkasında ayakta duruyor.

Evet! Dünyaya meydan okur gibi objektife bakmadan ayakta duruyor. Neden? Şundan! Annesini birkaç aylık iken, babasını birkaç yaşında olduğu sırada yitiren bu kişi düş kurduğu iki şeyi gerçekleştirdi.

BİR; 'Erzurum Muallim Mektebi'ni en ön sırada başarı ile tamamladı.

Aşağıda görülen fotoğrafta bir aile öyküsü var. Daha özü bu aile fotoğrafla bir öykü bırakmış geride. Bir kent, kasaba anısı bırakılmış. Her birey farklı an ve değişik zamanlar peşinde koşacakları sırada, kendilerine verilen rolü sahnelemeden önce bir araya gelmişler ve sonsuzluğa doğru yol aldıklarını da bilmeden resmedilmişler.

Değerli İzleyici,

Yanda, Nisan-Mayıs 1936'da Sarıkamış'ta çekilmiş fotoğrafta aynı yıl doğum yapacak hamile üç kadın var. İki yanlarda iki kız kardeş. Ortada gelin.

Ekonomik açıdan bal üretimi ile varsıl, bölge ve o tarih koşullarında 'aristokrat' bir aile. Ortada ağabey, toplam iki erkek; üç kız dört kardeşten oluşan (bu fotoğrafta kızlardan biri yok) çekirdek bir aile. Erkekler ortada merkezi odak oluştururken, kızlar yanlarda daireyi tamamlıyor ve aileye sınırlar çiziyor.

Bakış açımıza göre sol uçta oturan abla üçüncü çocuğunu.. Sağ uçta oturan, ilk fotoğraftan da tanıdığımız küçük kız kardeş, 8 Temmuz'da ilk çocuğunu dünyaya getirecek bu fotoğrafa göre.

Eşi, hemen yanıbaşında fotoğrafta objektife bakmayan tek kişi olarak 8 Temmuz 1936 günü doğum yapacak annenin arkasında ayakta duruyor.

Evet! Dünyaya meydan okur gibi objektife bakmadan ayakta duruyor. Neden? Şundan! Annesini birkaç aylık, babasını birkaç yaşında olduğu sırada yitiren bu kişi düş kurduğu iki şeyi gerçekleştirdi. BİR; 'Erzurum Muallim Mektebi'ni en ön sırada başarı ile tamamladı.

İKİ; O bölgenin ulaşılması en zor olan bu ailesinin en küçük kızı ile evlendi. Burada sırlı bir öykü var! Şöyle ki bu genç bayan, fotoğrafta objektife bakmayan bu genç adamı eş olarak, aile 'muhalefetine' karşın kendisi seçti.

Seçti, çünkü sevdi onu ve ona inandı. Harf Devrimi öncesi yirmili yıllarda bir sınıf arayla Bardız'da aynı okulda tanımışlardı birbirlerini.

Annesiz, babasız ve yoksul beş kardeşli bir ailenin okumuş tek ve en küçük oğlu Emrullah Bey bu fotoğrafta neden objektife bakmıyor... İşte bu kişi 8 Temmuz'da ilk çocuğunu dünyaya getirecek bayanın eşidir.

Otuzlu yılların ortalarında, bu iki genç evlenme sözü verdiler birbirlerine ve o gün bir adet 'beşibiryerde reşat altını' verdi genç bayan bu genç adama; 'gel beni ailemden iste, bu altını da masanın üstüne koy, gururlu insansın seni yoksul sanmasınlar,' dedi.

1935'de erkek tarafından hiç kimsenin olmadığı, kızın ailesinin düzenlediği tören ile sessizce evlendiler.

Fotoğrafta objektife bakmayan, (8 Temmuz 1936'da doğacak çocuğun babası olacak) genç adam, son dakikada sürpriz yaparak aileye girdi. (SÜRECEK)

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 10 Temmuz 2010

8 Temmuz 2010 Perşembe

Kars'ta, yüzü batıya dönük bir ailenin 1936 ile yoğunlaşan nüfus hareketlerine farklı bir bakış ve 75 yıl önce bugün bir çocuk doğdu; İlk yazı

İnsanlar da öteki canlılar gibi doğar, büyür, yaşar ve ölürler. Toplumlar, devletler de böyledir.

Bugün, yetmiş beş yıl önce bugün milyonlarca anneden birisi, yanda fotoğrafı görülen anne dünyanın bir yerinde doğum yaptı.

Ebe hanım odadan dışarıya çıktı ve 'Bir oğlu oldu,' dedi.

Dünyanın herhangi bir fiziki coğrafyasında doğsa da insan, püf noktası şuradaydı! Bu doğum öncesinde ve doğum sırasında Türkçe konuşuldu ve Türkçe işitildi bu evde.

Bir anne ve babadan olmak ve bir yerde doğmak.. bu yeter mi? Yetmez! Bu tanım eksiktir. Neden?

İnsanların öteki canlılardan bir farkı şudur. Şöyle ki, doğum yerini salt fiziki coğrafya olarak belirtme, o kişi için eksik bir tanım olur.

Değişmesi zorluk veren dil coğrafyası var insanlar için yeryüzünde. Buna dil coğrafyası yerine, dil doğası diyelim isterseniz.

Daha teknik bir tanımlama ile düşünce dili, yazım dili demek doğrudur; anadil demek yerine.

Evet söz konusu bu anne 'Türkçe’den başka dil bilmiyordu. Fotoğraf 1936'nın Nisan-Mayıs ayları Sarıkamış'ta çekildi. Doğum 8 Temmuz. Anne bu fotoğraf çekildiğinde 20 yaşlarındadır. Latin abecesi öncesi, Arap abecesi ile 8 yıllık bir okuldan mezun oldu.

Bu genç bayanın ailesi ile varoluştuğu bölge 45 yıl Çarlık Rusya toprakları içindeki haritada yer aldı. Bölgede resmi dil Rusça olduğu halde, bu bölgenin insanlarına Rusça okuma yazma zorlanmadı.

Ekim 1917 Bolşevik Devrimi ile geriye çekilen Rus Ordusu sonrası, bu bölge de Türkiye sınırları içinde kaldı.

Evet! Burada söz konusu bu anne Arap Abecesi ile Türkçe okuma yazma biliyordu. Metaforları, deyimleri, atasözleri, mani ve ezgileriyle Kars Platosu'nda bir dil ırmağı olan Türkçe bu anne için ilk algı, kavrama ve düşünce dili oldu.

Kısacası 'Türkçe’den başka dil bilmiyordu bu anne. Bu ailede temel konuşma ve yazım dili doğası ile 8 Temmuz 1936'da dünyaya getireceği ilk çocuğun da, dünyaya açılması için Türkçe temel anahtar oldu.

Demek ki bu çocuk her şeyi Türkçe (sentaks-syntax) sözdizini kulvarında bir algı ile kavradı ve fakat neresi olursa olsun, herhangi fiziki bir coğrafyada doğdu.

Her insan herhangi bir dil doğası içine doğar. Buna dil aurası da diyebiliriz. Anne baba kadar belki onlardan da etkili olan bir yapılanmadır bu.

Sözlü dil, yazı dili ya da yazılı dil. İnsanı yapılandıran nedir diye sorulduğunda, derim ki içine doğduğu dil aurası.. işte bu, insanı düşünme metaforları ile dil/insan bağlamı içinde yeniden yapar, kurar ve yaratır.

Değerli İzleyici,

Dil, her insanı anne ve baba’dan daha çok etki altına alır. Dil, insanın üstünden söküp atamadığı bir prangadır, deyin siz isterseniz.

Ben, bireyin doğduğu dil doğası için ölünceye dek süren birlik, şöyle ki insanın bellek evreninde ömür boyu akıp giden yaşam ırmağıdır derim.

Bu anlamda dil, insanın anne ve babasından daha kuvvetli ve yaşam boyu süren ve hiç silinmeyen tıpkı bir labirent gibi derin bir bağımlılık olur.

Kars Platosu, Sarıkamış'ta yüzü batıya dönük bir ailenin, fotoğrafta gördüğümüz en genç bireyinin 8 Temmuz 1936'da ilk çocuğu oldu. Evet! 75 yıl önce bugün bir çocuk doğdu. (SÜRECEK)

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 8 Temmuz 2010, Stockholm